Tam göz hizamdan bir Türkiye fotoğrafı-1

Türk yargısının epey ehemmiyetli bir üyesinin şöyle düşündüğünü biliyorum. AKP kapatma davasıyla Ergenekon soruşturmasının organik ilişkisi vardır. Söz konusu kişi, Ergenekon soruşturması kanıtlarının AKP kapatma iddianamesini çürüttüğünü düşünüyor. Haklı. Mesela kapatma iddianamesinin ekinde delil olarak sunulan meşum kitabın yazarı Ergün Poyraz, Ergenekon sanıkları arasında. Ergün Poyraz’ın maaşı da JİTEM’den.

Yani, bir terör örgütünü T.C. iddia makamına davet eden zihniyet sorgulanmadıkça, AKP’yi kapatma iddianamesi bir Ergenekon girişimi olarak yorumlanabilir.

Bir ‘ceset davası’nın sanıklarının bir ‘niyet davası’nın tanıkları olduğu gerçeği ise, Türk hukukunun da, devletinin de, dibe vuruşunun resmidir.

Bu durum, yargıyı ikiye böldüğü gibi, devleti de ikiye bölmüştür. AKP’liler ve AKP karşıtları olarak mı bölmüştür? Hayır. Çünkü mesela yazının girişindeki yorumu yapan kişi bir AKP’li değil. O halde, bu bölünmeye şimdilik ‘eskiler’ ve ‘yeniler’ diyelim.

Batı’nın kapatmacı faşizan unsurları bu bölünmede, doğal olarak, ‘eski’ devlete sempati duyuyor. Onlar, Türkiye’nin Hıristiyan ya da yüce Avrupa medeniyeti dışında tutulmasını istiyor. Bizim ‘eskiler’ de aynı sevdayla kavruluyor. Eğer milli görüşçüyseler, gâvur medeniyetiyle, ulusalcıysalar, antika bir emperyalizmle, ‘solcu’ysalar, neo-liberal sapıklıkla savaşan kahramanlardır bizimkiler.

Çünkü Türkiye AB’ye girerse, Avrupa’da akıl almaz bir ilk gerçekleşecek. MİLLİ gelirimiz düşecek. Liberalizm işçi sınıfının SOL kazanımlarını yok edecek. Ve tabii ki, ULUS orta yerinden bölünecek.

Öte yandan Batı’da bir de liberal demokratlar var. Bunlar Müslüman Türkiye’yi Batı’nın içinde görmek istiyor. Türkiye’nin, Batı medeniyetinin dışına itilemeyecek kadar Batı’nın içinde olduğunu düşünüyorlar. Batı’yı Türkiye’ye kapatmanın yalnızca Türkiye’yi değil, Batı’yı da inandırıcı bir evrensel demokrasi anlayışından uzaklaştıracağına inanıyorlar. Bunlar da devletteki yeni unsuru, yani entegrasyonist unsuru destekliyorlar.

Milli görüşçüler bile Ergenekon’dan tutuklanınca anlıyoruz ki, Türkiye’deki derin siyasi bölünme, Türk parlamentosunu taklit etmiyor. Daha ziyade Batı’nın global sorunsalını izliyor.

İzolasyonistler ve entegrasyonistler olarak. Bu en hakiki siyasi bölünme şeffaflık ve açıklıkla tartışılmazsa, bu tartışmaya öncelik verilmezse, Türkiye’ye huzur yok.

Bu derin bölünmede gerçek takiyeci unsur, izolasyonistler. Bunların önemli bir bölümü Batı’ya sırtlarını dönmekte kararlı olduklarını siyaseten gizliyorlar, sulandırıyorlar. Çünkü meçhul bir geleceği seçerken, ortaya koyabilecekleri inandırıcı bir vizyon, farklı bir medeniyet tasavvurları yok. Ama şu güzelliğe bakın, arkalarında babadan kalma taş gibi bir ‘yeraltı örgütü’ var.

Derken, devlet içindeki eski unsurlar harekete geçiyor ve parlamenter demokrasiyle yapamadıklarını muhtırayla, yargıyla yapmak istiyor.

Aslında, tek ama tek hedefleri var. Türkiye’ye AB’nin, AB’ye de Türkiye’nin kapılarını kapamak. Sonrası zaten tabiatıyla bir şiir gibi kendiliğinden gelir. Bu akrostişli şiire hangi kelimelerle başlayacaklarını bilecek kadar da tecrübeliler.

Bir de Ertuğrul Özkök’ün ‘makul’ zalimler ordusu var. Namı diğer, ortayolcular. Türkiye’de alınan bütün banka kredileri bunlardan sorulur. Çünkü Türkiye bir memleket değil, bunların babasının bankasıdır.

Bunlar yeraltından ziyade kapalı kapılar ardında konuşlanmışlardır. Ama arka odalarında yeraltına gizli bir tünel de yok değildir. Bu deliği çok gerekmedikçe kullanmıyorlar. İhtiyatlılar.

Bunlar gerçekten de arabulucudur. Ama neyin arabulucusu? Bunların derdi, Türkiye’nin Batı’yla entegrasyonunu mümkün olduğu kadar geciktirmek. Türkiye’ye mümkün olduğu kadar uzun süre patinaj yaptırmak. Kâr yerine ranta, piyasa yerine devlete sırtını dayayan, ezelden ayrıcalıklı kifayetsiz bir burjuvaziyi yangın yerinden tam emniyetle, hatta mümkünse son bir büyük vurgunla selamete çıkarmak. Onları, yeni düzenin tepesine yatay geçiş yaparak yerleştirmek. Bu operasyonun adı da Özkökçede ‘büyük uzlaşma’ oluyor. Sloganları da ‘Avrupa önce bizimdir’.

Bu ‘makul’ gaddarlar, ezik ve hantal Türkiye bünyesinin kendi suyollarına yatkın olduğunu iyi biliyorlar. Hiç bitmeyen pişkinlikleri de bu yüzden.

Her devrin insanları onlar. Hoş, bu yeni devir biraz zorladı onları. Böyle sıçramalara alışkın değiller. Ama yine sıçrarlar.

Şimdi, bugün yarın, hürriyetimizin içine Ertuğrul Özkök’ün Tayyip Erdoğan’la röportajı geliyor. Özkök Tayyip Erdoğan’la röportaj yaptığına göre, Tayyip Erdoğan’ın kaybetme ihtimali kalmadı. Çünkü bilirsiniz, Özkök hazretleri kaybeden ‘marjinalleri’ günahı kadar sevmez.


About this entry


0 yorum: