Mübalağalı Yazı

Deneye yanıla, sonunda Türkiye darbesini buldu. Türkiye demokrasisini aradığı yerde, darbesini buluverdi. Yargı denen darbeli matkap sonunda Anayasa’yı ta dibinden deldi.

Türkiye tartışılmaz darbeler döneminden, tartışılabilir darbeler dönemine geçti. Dikkat. Dikkat. Serbestçe tartışılabilir darbeler dönemi başlamıştır.

Darbe modernleşti. Buyurun, darbeyi tartışın. Gece gündüz tartışın. Şakalaşarak tartışın. Tatlı imalarla atışın. Ama n’olur, meseleye sükûnet ve itidalle yaklaşın. Demokrasi bunun için var. Gerçekten darbe oldu mu, olmadı mı? Bunu tartışmak, bunu araştırmak için var demokrasi.

Bu tatlı atışmalar bu modern darbenin anons müziğidir. Bu tartışmalar çok sesli Hasan Mutlucan’dır. Tek sesli darbeden ‘çok sesli’ darbeye geçtik. Medeniyet, sen nelere kadirsin.

Uyutularak tecavüze uğramış bir kadına döndük. Eskiden üstümüzü başımızı yırtıp kanlar içinde ırzımıza geçerlerdi. Çığlığımız dünyanın ta öbür ucundan duyulurdu. Şimdi tecavüzü ‘demokratça’ tartışıyoruz.

Ne oldu bize geçen akşam? Bilmem, sence ne oldu?.. Valla bence...

Canım, bi tanem, yalnız ve güzel Türkiyem, beni sakın yanlış anlama ama, bence geçen akşam sana fena halde darbe oldu.

Önce 27 Nisan oldu. Tam olamadı, çünkü cuntacılık artık magandalık. Bu devirde yakışmaz bize. O zaman gelsin, yargı darbesi. Bak bu darbe şık duruyor. İmajımıza uyuyor. İmaj her şeydir. Susuzluk hiçbir şey. Devam edin. Doğru yoldasınız. Hah bak, şimdi oldu. Ne güzel, ne medeni, bir yandan darbe olabiliyor, bir yandan da darbe tartışılabiliyor. Yoğurt gibi tarihe geçecek bir Türk buluşu. Namı diğer, ‘yeni Türk demokrasisi’.

27 Nisan’ın küflenmiş mayası tutmazdı. Bu taptaze bir maya. Bakın bu tutuyor. Darbe gittikçe meşrulaşıyor. Darbeye gittikçe alışılıyor. Darbe üzerine tatlı tatlı tartışıp darbeye alışmayan, herkesi darbeye alıştırmayanlar marjinalleşiyor.

Her darbe bir öncekinden daha vahim, daha hakiki oluyor. Darbeler hakikileştikçe, acı çığlıklar, ne idüğü belirsiz inlemelere dönüşüyor. Yalnız ve güzel Türkiyem tatlı uykusunda yoksa bilinçaltına mı teslim oluyor?

Vahim, çok vahim. Çünkü Anayasa Mahkemesi aslında Meclisi feshediyor. Anayasa’yı değiştirme ve kanun yapma yetkisini, kendine, yani ‘Yüce 11’ler Meclisi’ne bağlıyor.

Ben AKP olsam her şeyden, her yerden istifa ederdim. Tecavüz mahallini terk ederdim. Hükümet adı verilen “free lance” devlet memurluğundan, hatta milletvekilliğinden istifa ederdim.

Dün, vurulacak bir boynunuz vardı. Ama boynunuzu o kadar incelttiniz ki, artık vurulacak bir boynunuz bile kalmadı. Bu yüzden dertlenme AKP, artık olmayan boynunu vurmayacaklar. Vursalar, gürültü çıkar. Gürültü çıkarmak, tecavüzü teşhir etmek istemeyeceklerdir. Çünkü onlar da sizin gibi siyasetçi. Üstelik onlar iktidar. Siz muhalefet bile değilsiniz. Muhalefet olabilseniz, toptan istifa eder, gürültüyü siz çıkarırsınız.

Beni mübalağalı bulabilirsiniz. Ama hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki, dünyanın en mübalağalı memleketinde yaşıyorsunuz. Bu memlekette olan biteni mübalağasız anlamamızı, anlatmamızı isteyenler, bizden bu mübalağanın bir parçası olmamızı bekleyenlerdir. Kim olurlarsa olsunlar, en çok onlardan sakının.

“11 Dev Adam”ın resmini her yere asın. Muhtarlıklara, kıraathanelere, otobüs terminallerine asın. Evren paşa hazretlerinden hangi duvar boşalmışsa, oraya asın. Altına, sen çok yaşa ‘Yüce 11’ler Meclisi’ yazın. Biz, hiç olmazsa tecavüzcülerimizi tanırdık, bırakın çocuklarımız da tanısın.

Artık bir cuntaya göre daha yumuşak, ve fakat donuk, katılaşmış bir Türkiye’de yaşamaya başlıyoruz. Yoğurt kıvamında bir Türkiye demek yerinde olur. Bundan böyle, tartıştığınızı zannedeceksiniz. Hayaldir. Hareket ettiğinizi zannedeceksiniz. Hayaldir. Zamanın geçtiğini zannedeceksiniz. Hayaldir. Hayal ettiğinizi zannettiğinizde ise, rüyadır.

Yepyeni bir ‘matrix’ bu. Bu ‘matrix’in dışına çıkmaya çalışanlara ‘hain’ muamelesi yapılacak. Sakın şaşırmayın. Bir de hâşâ bu taştan cumhuriyetin altına bir daha elinizi sokmayın.

Bugün laikliği yorumlayanlar, yarın, demokrasiyi ve sosyal-devleti de yorumlayabilirler. Anayasanın 2. maddesinde yalnızca laiklik yok. Demokrasi var... Sosyal devlet var... Atatürk milliyetçiliği bile var. ‘Yoğurtlanacak’ daha neler neler var.

Bir gün bu ülke bir MHP genel başkanından demokrasi dersi alacak duruma düşecek deselerdi, mübalağa etmeyin derdim. Mübalağa etmiyorum. Valla derdim.

Neyse ben sizi bölmeyeyim, siz tartışmaya devam edin.


About this entry


0 yorum: