Demokratın histerisi

Yabancı dil insana bir serbestlik, dahası başıboşluk hissi verir. İkinci dili İngilizce olanlar mesela, ‘fuck’ kelimesini büyük bir fütursuzlukla kullanırlar. Çünkü bu kelimenin onlar için yalnızca anlamı vardır, bir referansı yoktur. Bu kelimeyi daha çocukken ilk telaffuz ettiklerinde ağır bir tepkiyle karşılaşmamışlardır. Suratlarına okkalı bir tokat yememişlerdir. Bir bedel ödememişlerdir. Bu kelime onlara bedavaya gelmiştir. Anadilinin kuzuları, bir bakmışsınız yabancı dilde bitirim kesilmiştir.

Demokrasinin dili de bize yabancı bir dildir. Demokrasi kelimesi tam da bu yüzden, ‘iyi çocukluk’tan feragat gerektirmeden herkesin sükûnetle ve itidalle kullanımına açıktır. Bedavaya demokratlık ortalığı germez. Bedavaya ‘fuck’ gibi.

Ve bedavaya demokrat diğer demokrat ‘dostlarına’ sürekli sükûnet çağrısı yapar. Gerginlikten yakınır. Histeriye gerek yok arkadaşlar. Sakin olalım. Yavaş yavaş.

Peki diğer demokrat niye histeriktir? Niye ortalığı birbirine katmaktadır? Hasta mıdır?

Buyurun hadi Şerif Mardin’in istediğini yapalım. Biraz ahlâk tartışalım.

Soru. Mesela zinanın ölümle cezalandırıldığı bir ülkede demokrat bir gazeteci zina haberi yapar mı?

Haberin ehemmiyeti ne olursa olsun basit bir zinacıyı ölüme, yok olmaya götürecek bir ihbarda bulunur mu?

Valla insansa yapmaz. Demek demokrasinin olmadığı yerde insan, hem insan hem gazeteci olamıyordur. Gazeteci, ya insanlık adına mesleğine ihanet ediyordur. Ya da mesleği adına insanlığa. Eli kolu bağlanıyordur. Vicdanıyla iş ahlakı arasında hareketsiz kalıyordur. Bu çok ağır bir ikilemdir. Çok acil bir sorundur. Bu kimi insanı, kimi gazeteciyi nefessiz bırakır, boğar. Ve isyan ettirir. İşte bu histerinin başlangıcıdır.

Gazete kupürleriyle bir iktidar partisine kapatma davası açılan bir ülkede, bu iddianameye bir iki kupür daha ilave edecek haber yapılır mı? Demokrasi eğer anadilinizse, bunun vicdani yükünü hissedersiniz ve yapmazsınız. Eğer demokrasi yabancı dilinizse, yaparsınız, hem de dava açıldığının hemen ertesinde yaparsınız. Bunun adını da ‘objektif, demokrat gazetecilik’ koyarsınız.

Tıpkı bir asker gibi ‘prensipleri’ ahlaka ve vicdana tercih edersiniz. Oysa yalnızca haberin doğruluğunu değil, haberin özgül ağırlığını da bir gazeteci olarak kontrol etmek zorundasınızdır. Hafif bir haberin hafif kalması, haberin doğruluğunun olmasa bile hakikatinin bir parçasıdır.

Bu haberi yapmayan, yapamayan gazeteci demokrasi hususunda tabiatıyla acilci olacaktır. Eli kolu vicdanen bağlanmıştır. Bir an önce ellerini çözmek isteyecektir. Histeri yaratacaktır.

Oysa, bu haberi yapan gazetecinin indinde demokrasi bir süstür. O zaten serbesttir. Demokrasiyle ilgili ‘larj’ olacaktır, itidalli bir dil tercih edecektir, gerginlikten, histeriden uzak duracaktır. Demokrasinin yokluğu ona dokunmamaktadır. O her ortamda ‘objektif gazeteciliğini’ icra ediyordur. Onun küçük bir haberiyle birinin boynunu uçurmuşlar ne fark eder? Biraz sabredersek birkaç eksik kelleyle de olsa, demokrasi gelir nasılsa.

Bir başka örnek. Haber. AKP Taksim’i 1 Mayıs’ta işçilere kapattı. Demokrasinin olduğu bir yerde bu haberin anlamı açıktır. AKP babadan kalma bir işçi düşmanıdır. Ama bugünün Ergenekon’lu, darbeli ikliminde, biri gelir ve size AKP’yi korkuttular, bu sudan ucuz popülist fırsatı kaçırttılar derse, şüpheye düşmek zorunda kalırsınız. Öte yandan Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki aniden iktidarlı ve küstah çıkışlarına, valinin joplarının şehvetine bakarsınız, AKP’nin Taksim’i sadist bir zevkle kapattığını da rahatlıkla düşünebilirsiniz.

Ve/fakat, demokrasinin olmadığı bir memlekette, hiçbir zaman bu haberin gerçeğine vâkıf olamazsınız. Habere anlam katamazsınız. Haber yalnızca harflerden ibaret kalır. Enformasyondan habere, harflerden anlama, muammadan gerçeğe geçemezsiniz. Bu durumdan sıkışır, bunalırsınız. Acil demokrasi talep edersiniz. Histeri yaratırsınız.

Demokrasi yoksa gazetecilik de yoktur. Gazeteciliğin olmaması birilerinin paniğe kapılmasına neden olur. En büyük paniğe, histeriye kapılan da sanırım gazeteci olan, gazeteciliğe inanandır. Sakin olanların asıl işinin ne olduğunu bence hepimiz her gün merak ediyoruz.

Demokrasinin dili, tabiatı gereği histeriktir. Bir bebeğin dili gibi. Çünkü talep ettiği çok temel bir ihtiyaç maddesidir. Bebeği doyurmak için önce susmasını, sakinleşmesini beklerseniz, bebeği öldürürsünüz.

‘Prensiplerinizle’ yaptıklarınızla ve yapamadıklarınızla, görünen o ki, öldürmeye de niyetlisiniz.


About this entry


0 yorum: